İçimden Geldiği Gibi
Şu an tam olarak; uçsuz bucaksız bir okyanusun tam ortasında, su üstünde hiç batmadan rahatça uzanabilmeyi çok isterdim. Beynimi de sessize almak şartıyla tabi... Yoruldum... Rotasız olmak yorucu ama rotayı belirleyip oraya varacak takatinin olmaması daha yorucu. Acaba tükenmişlik sendromu dedikleri durumda mıyım? En son ne zaman gerçekten mutlu olduğumu hatırlamıyorum yada ne zaman içten bir kahkaha attığımı da. En acısı da güzel şeyler olmasına rağmen ben mutlu olamıyorum. Bana neler oluyor böyle! Aynadaki görüntüm bile bana yabancı geliyor. Aynada kendime sen harikasın gördüğüm en güzel kız sensin dediğim günler aklıma işte ben o günlerimi özlüyorum. Hayatı o kadar severken bütün herkes hatta evren sanki önceden planlanmış gibi bütün yaşam sevincimi tek tek öldürüldü. Hep kendimi kır çiçeklerinin arasında kahkaha atarak hayal ederdim ama şimdi ki düşümde kır çiçekler bile sanki boyun bükmüş gibi geliyor bana. Uyumak istiyorum deriiiiinnnn bir uyku uyumak eğer iyileşmişsem uyanmak isterim ama eğer iyi olmamışsam... Benim anlamadığım şu her şey nasıl birden bu kadar farklı bir dengeye geldi. Umarım geriye dönüp burayı okuduğum da her şey düzelmiş olur. Beni üzen bu kadar mutlu olmam gereken sebep varken neden mutsuz hissediyorum aslında bu daha çok sinir bozucu. Tâmam büyüyoruz falan ama büyümek sakinlik, olgunluk demek değil midir. Lisedeki kız arkadaşlarımı özledim, yurttaki kalabalık ve samimi ortamı, en az bir köpek kadar sadık dünya tatlısı Van kedimi, köy okulundaki pırıl pırıl gözlerle bakan tertemiz çocuklarımı (öğrencilerimi), sevgiyle sarıldığım komşumuz yaşlı neneyi (Allah rahmet eylesin) ve asla hiçbir yerde dillendiremesem de ben çok ve hep babamı özledim... Galiba şimdilik kültürel şok yaşıyorum ama bununda üstesinden de geleceğim inşallah. Yada insanoğlunun gerçek yüzüyle yüzleşiyorum. Şimdilik ara veriyorum. Sevgiyle ilerleyin...
Yorumlar
Yorum Gönder