Marketler…

Bazı meslekler vardır,

insanlar onları fark etmez.

Çünkü hep oradadırlar.


Marketler de öyle.

Işıkları hep yanar, kapıları hep açıktır.

Ne zaman istersek gireriz.

Ne zaman istersek çıkarız.


Ama içeridekiler…

Onlar hep içeridedir.


Hafta sonu da.

Bayramda da.

Herkes “nihayet dinleniyorum” derken,

birileri yine ayaktadır.


Pazar günleri marketlerin kapatılması konuşuluyor.

Kimi “alışveriş aksar” diyor,

kimi “müşteri mağdur olur”.


Ama kimse şunu sormuyor:

Çalışan ne olur?


Bir pazar günü…

Sadece bir gün.


Bir sabah uyanıp

“Bugün işe gitmiyorum” demek.

Ailece kahvaltı yapmak.

Biraz geç uyanmak.

Ruhunu dinlendirmek.


Bu bir lüks değil.

Bu bir insan hakkı.


Market çalışanları robot değil.

Onların da annesi var.

Babası var.

Çocuğu var.

Yorgunluğu var.


Ve en çok da

görülme ihtiyacı var.


Avrupa’da pazar günü kapanan marketler var.

Dünya dönmeye devam ediyor.

İnsanlar alışverişini planlıyor.

Ama çalışanlar nefes alıyor.


Bizdeyse hâlâ şu cümle dolaşıyor ortalıkta:

“Bir gün kapansa ne olur?”


Aslında cevap çok basit:

Bir gün kapansa, çok şey olur.


Saygı olur.

Denge olur.

İnsana değer olur.


Bu yazı bir talep değil.

Bir isyan hiç değil.

Bu yazı sadece şunu hatırlatmak için:


Marketler kapanabilir.

Ama insanlar tükenmemeli.


Belki bu yazıyı çok kişi okumaz.

Ama bir kişi bile

“Evet, bu doğru” derse

yeter.


Çünkü bazen bir şeyin faydası

kalabalıkta değil,

vicdanda başlar.

Birde çok önemli bir konu daha; Açgözlülük (ülkemezin bitmeyen rezilliği)

Perakende sektöründe bazı “liderler” var.

Kendilerine lider diyorlar ama yük taşımıyorlar,

sadece yük bindiriyorlar.


Kâr grafikleri yükselsin diye

insan ömrünü aşağı çekenler…


“Bir gün daha açık kalsak ne olur?” diyenler

o bir günün

bir annenin dizindeki ağrı,

bir çalışanın sırtındaki fıtık,

bir gencin kaçırdığı hayat olduğunu bilmek istemiyor.


Onlar için insan:


  • Satış rakamı
  • Vardiya boşluğu
  • Yerine konabilir bir parça



Ama şunu unutuyorlar:

İnsanı hiçe sayan sistemler uzun vadede hep çöker.


Çünkü açgözlülük büyüme değildir.

Açgözlülük,

vicdanın iflasıdır.


Gerçek liderlik;

en çok kazanan olmak değil,

en az yıpratan olmaktır.


Kasada ayakta duran insanı görmeyen,

depo sıcağında çalışanı duymayan,

“Pazar da çalışılsın” deyip evinde dinlenen kim varsa…


Onlar yüksekte değil.

Sadece kalabalığın sırtına çıkmış durumdalar.


Ve tarih şunu hep gösterdi:

İnsanları ezenler

önce saygıyı,

sonra güveni,

en son da itibarlarını kaybeder.


Bu yazı onları lanetlemek için değil.

Ama şunu net söylemek için var:


Emeğin ahı, bilanço satırlarına sığmaz.


Marketler bir gün kapanır,

kasalar susar,

ışıklar söner.


Ama yapılan haksızlıklar

sessiz kalmaz.

Kimse kendi seçimiyle dünyaya gelmedi ama çalışacağı işi seçebilir market sektöründe mesleğe saygı kalmadı ve kalmayacak da şartlar böyle devam ederse. Çalışacak insan bulanmaz çünkü 21. Yüzyılda haklı olarak kimse köleliği kabul etmiyor. Son olarak şunu diyorum iyi ki ölüm var şu kısacık ömürde bile kendini kaybedip para hırsına yenik düşenlerin de iyi ki bir sonu var.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MOR IŞIĞIN HİKAYESİ

RUH MU BEDEN Mİ?

YAŞAMAYI SERÇELERE SORUN.