SABAH TAZELİĞİ

Sabah, dünyanın en dürüst anıdır.

Henüz kimse rolüne girmemiştir.

Güneş bile temkinli doğar; sanki “hazır mısın?” diye sorar hayata.


Sabahları seviyorum. Çünkü sabah, insanın içindeki gürültüyü susturur. Dün olan biten, kırılanlar, yarım kalanlar… Hepsi bir süreliğine beklemeye alınır. Yeni bir sayfa açılmaz aslında; sayfa zaten oradadır, sadece tozu silinir.


Bir çiçeğin üzerinde titreyen çiy damlası gibi başlar gün. Küçük ama berrak. O damla düşerse, dünya eksilmez; ama düşmeden önce, bakana umut olur. Sabah da böyledir. Büyük vaatler vermez. Sadece “buradayım” der.


Kelebekler sabahları daha sessiz uçar. Göze görünmek için değil, var olmak için. Kanatlarıyla değil, niyetleriyle dokunurlar güne. Onlardan öğrenilecek çok şey var: Acele etmeden başlamak, hafif kalarak ilerlemek, kimseyi incitmeden geçip gitmek…


Sabahın bir adabı vardır. Yüksek sesle konuşmaz. Dünle tartışmaz. Yarını korkutmaz. Sadece bugünü elinden tutar.

Ve insana şunu fısıldar:

“Her şey olmak zorunda değilsin. Bugün sadece iyi niyetli ol yeter.”


Eğer bu sabah içinizde küçük bir ferahlık varsa, bilin ki gün size düşman değil. Belki yorgunsunuz, belki eksik… Ama sabah, eksiklere kızmaz. Onları yumuşatır.


Bugün güne böyle başlayın:

Bir nefes.

Bir teşekkür.

Ve mümkünse, biraz sessizlik.


Gerisi kendiliğinden gelir. 🌿☀️🦋


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MOR IŞIĞIN HİKAYESİ

RUH MU BEDEN Mİ?

YAŞAMAYI SERÇELERE SORUN.