Çiçekler sessizdir ama etkilidir.
Konuşmazlar; yine de insanın kalbine dokunmayı başarırlar.
Bir çiçeğin açışı, dünyanın bütün gürültüsüne karşı söylenmiş sakin bir cümle gibidir.
Bazen bir masanın üzerinde duran tek bir çiçek,
bir insanın gün boyunca hissettiği bütün yorgunluğu alır.
Çünkü çiçekler acele etmez.
Ne zaman açacaklarını, ne zaman solacaklarını bilirler.
Hayata karşı en büyük bilgelikleri de buradadır.
Onlar sadece topraktan çıkan renkler değildir.
Her biri, dünyanın kalbinden kopup gelen küçük sırlar gibidir.
Sessizce açarlar…
Ama açtıkları yer yalnızca toprak değil, insan ruhudur.
Bir çiçeğe bakarken fark etmeden yavaşlarız.
Nefesimiz derinleşir.
Kalbimiz yumuşar.
Sanki içimizdeki sert yerler, renklerle ve kokularla çözülür.
Gecenin içinde açan bir çiçek,
ışığın karanlıktan korkmadığını anlatır.
Solan bir çiçek ise,
her sonun aslında başka bir başlangıca hizmet ettiğini…
Çiçekler bize şunu fısıldar:
Güç, sertlikte değil;
güzellik, gösterişte değil.
Gerçek kudret, yumuşak kalabilmektir.
Belki de bu yüzden çiçekler kalbimize iyi gelir.
Çünkü biz de içten içe,
kırılmadan açmak isteriz.
Ve bir çiçek gibi,
sessizce…
ışığa doğru.
Gecenin içinde açan bir çiçek,
ışığın karanlıktan korkmadığını anlatır.
Solan bir çiçek ise,
her sonun aslında başka bir başlangıca hizmet ettiğini…
Belki bu yüzden en zor zamanlarımızda bile bir çiçek görünce dururuz.
Bir balkon demirinden sarkan sardunyaya,
kaldırım kenarında inatla açmış bir papatyaya,
bir vazoda sessizce duran bir orkideye…
Çiçekler umudu bağırmaz, fısıldar.
“Geçer,” der.
“Bu da geçer.”
Çiçekler bize şunu fısıldar:
Güç, sertlikte değil;
güzellik, gösterişte değil.
Gerçek kudret, yumuşak kalabilmektir.
Belki de bu yüzden çiçekler kalbimize iyi gelir.
Çünkü biz de içten içe,
kırılmadan açmak isteriz.
Ve biz, bunu duyduğumuz için değil,
hissettiğimiz için iyileşiriz.
Çiçeklerin büyüsü tam olarak budur işte:
Hiçbir şey vaat etmeden,
hiçbir şey istemeden, ruhumuzu güzellikleri ile büyüler.
Ve bir çiçek gibi,
sessizce…
ışığa doğru.
Yorumlar
Yorum Gönder